top of page

YABANİ ÖMER'LER

  • Zeynep Loğoğlu
  • 8 Ağu 2016
  • 3 dakikada okunur

Herkese merhaba! Bu haftaki Yabani Ömer’lerde, hepimizin uzun zamanca beklediği Ömer’in, Defne’yi doktor Selim’den kıskandığı sahneyi ele alayım dedim. Daha doğrusu, Selim’e ağzının payını verdiği kısmı. 43. Bölümdeki, YouTube hesabında bulunan “Ömer’le Selim’in Yüzleşmesi” adlı videodan esinlenerek yapıldı. Pek de yüzleşme sayılmıyor aslında. Videonun ismi “Ömer’in Selimi Gömmesi” olsaydı, çok daha yerinde olurdu. :) O zaman vakit kaybetmeden başlayalım!

​Yabani Ömer, derin derin düşünmekte. Altı üstü, sevgilisinin çocukluk aşkına, sevgilisinden uzak durmasını söyleyecek ama duruşu, sanki dünyayı ele geçirecekmiş gibi bir görüntü veriyor.

Ya da dünyayı ele geçirmekten çok, az sonra taramalıyla Passionis’in çalışma alanına girip herkesi tarayarak büyük bir katliam düzenleyecek gibi de duruyor. Seçim sizin.

Defne çok tedirgin. Tırnaklarını yiyerek manikürünü bozdu ve Ömer’e fazladan masraf çıkardı.

Selim, az sonra olacaklardan habersiz Passionis’in topraklarına giriş yapıyor. Gülüşünde umut var, hayat var, mutluluk, gençlik, yaşam enerjisi var; lakin Ömer az sonra bunların hepsini bir çırpıda yerle bir edecek, haberi yok. Zavallı, Ömer’in rahatsız olduğunu ve kendisine görünmek istediğini sanıyor. Görünecek evet, ama nasıl?

Derya mayışık mayışık Selim’e bakıyor. Kendisi de Ömer İplikçi’nin gazabına en ağrı şekilde uğrayanlardan. “Çok da gençsiniz.” Diyor Selim’e. ‘Ölmek için, bayağı gençsiniz.’

Selim anlamıyor tabii. “Anlayamıyorum sizi şu an.” Diyor. Tabii algılar henüz kapalı, Ömer açacak o algıları, bundan bi’ haber.

​Derya Ömer’i arayıp Selim’in geldiğini haber veriyor ve Ömer’den enfes bir karşılık geliyor; “Yuvarla gelsin.” Allah Allaaah!

Boynunu çıtlatıyor ve az sonra olacaklar için kendini hazırlıyor. Önce sağa, sonra sola. Sağdan başlamak sünnettir! Helal olsun.

​Defne, Yabani Ömer için “Gladyatöre döndü.” Diyor ama bu yeterli bir tanım mı emin değilim. Hulk? Evet, Hulk. Az sonra “hıaaağ” diyerek üzerindeki gömleği yırtarsa, bu benzetmem yerine çok güzel oturabilir.

Ömer, gözlerini halk ağzıyla tabiri caizse resmen “belertiyor” ve kapıya bakıp avının gelmesini bekliyor. Alışılmışın dışında, avı bu sefer Defne değil.

Selim içeri girip adeta hayat enerjisi fışkırtarak “Selamlar Ömer Bey. Geçmiş olsun. Nedir şikayetiniz?” Diye soruyor. Ve Ömer’den asrın ayarı geliyor. “Oturabilirsin dedim mi?” Selim şok.

Yabani otlak alanda, ayağa kalkıyor, Selim’in yanına gelip omzundaki hayali bir toz tanesini sertçe silkeliyor ve asi bir tavırla: “Şimdi sen beni pek tanımıyorsun galiba?” diye soruyor. Selim zavallı, ceylan modunda, “Yani, gelip gittikçe tanıyorum.” Diyor. Geldin de, gidebilecek misin acaba?

​“Gelip gitmen de pek hoşuma gitmiyor.” Diyor Yabani Ömer. “Burası benim topraklarım. Yaklaşma.” Dercesine üstü kapalı bir tehdit.

​“Defne’ye de çiçek gönderiyormuşsun. Arada çikolata falan.” Deyince, Selim Ömer’in attığı bu ava kolayca yakalanıyor.

Ve cinnet, Ömer İplikçi’nin parmaklarının ucunda!

Selim, Defne için “Gerçi sözlüm var diyor ama, ben yinede bir şansımı deneyeyim diyorum.” Deyince, Ömer'de cinnetin vücuduna nüksedişinin ilk belirtileri görünüyor. Yabani Ömerlerin bu familiası, konu cinnet olunca tamamen başka biri oluyor.

Ömer Selim’e “Sen Defne’nin sözlüsünü de tanımıyorsun galiba?” diye soruyor. ‘Tanısan arka tamponun böyle yapmana yer miydi acaba?’ diyor bir bakıma da. Selim, “hayır, söylemedi.” Deyince Ömer’den bu seferde asrın kapağı geliyor. Garson, oradan bir Thug Life müziği alabilir miyiz?

Selim’in gözlerinde parlayan umut, hayat enerjisi, mutluluk, ve hayaller anında yerini uçsuz bir karanlığa bırakıyor. Selim için kefen seçme zamanı.

“Bir de ben öyle çok normal bir adam değilim. Arada geliyorlar bana.” Diyor Ömer. Normal tabii ki de değilsin. Yabanisin bir defa bunun neresi normallik?

Hemen normal değilim derken ne demek istediğini açıklıyor. Bu, resmen üstü kapalı bir tehdit ve gerçekten epey korkutucu.

Ömer İplikçi’den 3 Adımda Ahlak Dersleri

Selim’in üzerindeki korku açık ve net bir biçimde belli oluyor. Bitse de gitsem artık diye ağlayacak bir tipi var. Karşısında birden aslan kesilen Yabani Ömer’in gözünde, bir ceylandan farksız.

Az önce “sütlü fındıklı” diyerek gezen Selim’den, şimdi eser yok. Zaten bu saatten sonra değil Defne ile iletişim kurmayı, Passionis’in bulunduğu ilçeye gireceğinden bile emin değilim. Yabani Ömer’in sillesini yedi bir kere.

Selim gidiyor, Defne geliyor. Tabii Kuru Kız’ını gören Ömer’de en ufak bir sinir dahi kalmıyor. Hemen “gel biraz seni seveyim” ayağına yatıyor ve Kuru Kız’ı yamacına çekiyor.

Bizi de böyle kıskanan bir adam olsaydı, ne olurdu? *ağlama emojisi*


 
 
 

Comments


SON GÖNDERİLER
SOSYAL MEDYA HESAPLARIMIZ
  • Twitter Basic Square
  • Instagram Social Icon
bottom of page